Korkunun Kokusu Var

Abone Ol

Loading...

Loading...

Bu koku araştırması neyin nesi? Amaç ne? Nasıl bir hedefe ulaşmak için...
- Psikolojide araştırmalar, incelemeler genellikle tek kişi üzerinden yapılıyor. Ben mekanizmaların sosyal olarak nasıl işlediğini merak ediyorum. Evrimle sosyalleştik, benim çözmeye çalıştığım hangi mekanizmalarla gerçekleşti bu sosyalleşme. Uzun süre dil ve iletişim üzerine çalıştım. Siz elinizi uzatıp bardağınızı alırken, beyninizin motor sistemine emir gidiyor: “Kolunu uzat, bardağı al”. Ben sizin ne yaptığınızı gördüğüm an, benim beynimdeki merkez de aynı hareketi tekrarlıyor...
Gerçekten mi?
- Evet siz konuşurken ben aslında sizin ağzınızdan çıkan sözcükleri de tekrarlıyorum. Çünkü benim vücudum mimari olarak sizinkiyle aynı. Yaptığınız bütün hareketlerin aynısını yapıyorum.
Farkına varmadan mı?
- Evet, otomatik olarak. Tenis oynuyorsunuz diyelim, önce karşınızdaki insanın hareketi beyninizde canlanıyor sonra siz karşı hamleye geçiyorsunuz. Aslında bu araştırmayı yapma amacımız da, kokuyla ilgili, böyle bir ayna mekanizması var mı yok mu, onu anlamaya çalışmaktı...
Peki bunun için n’aptınız?
- 10 erkeğin, 20 Euro’ya terlerini satın aldık. Onlara kokacak hiçbir şey yedirmedik. Onlara korku için “The Shining” filmini, tiksinmeleri için “Jackass” adlı programı izlettirdik. Her iki durumdaki terlerini inceledik. Ve yüzlerinin ifadelerini tespit etmeye çalıştık.
Korktuğumuz zaman yüzümüzün ifadesinde ne değişiyor?
- Burun deliklerimiz açılıyor, ağzımız açılıyor, gözbebeklerimiz büyüyor. Hepimiz korkan birini gördüğümüz anda anlarız. Korkmak çok önemli. Hayatta kalabilmemiz için şart. Tehlikenin seviyesini korkarak kontrol edebiliyoruz. Aynı şeklide tiksinme de önemli. Bir şeyden tiksindiğiniz zaman, her şeyimizi kapatıyoruz. Ağzımızı, gözümüzü, dışarıdan bir şey gelmesin diye. Bu araştırmada, yüz kaslarını elektrodlarla ölçünce, korkarken de, tiksinirken de yüzümüzün aldığı şekillerin, herkeste aynı olduğunu gördük.
Nasıl oluyor?
- Oluyor işte. Dereceleri değişik ama hareketler aynı. Bu da yeni bir buluş.
Bu neyi gösteriyor?
- Terin, biokimyasının diğer insana bir bilgi taşıdığını, o kokuyu alan kişide de aynı etkiyi yarattığını.
Korku ve tiksinme bulaşıcı yani...
- Kesinlikle evet. Sosyal bir ortamda biri korkup terleyince, o terin kokusunu alan diğer herkes de, derecesi farklı olsa da korkmaya başlıyor. Tiksinme için de aynı şey geçerli. Bizler terimizle iletişim kuruyoruz. Oysa, bugüne kadar terin bir önemi yoktu, sadece görüntü, ses, dokunma vs. önemliydi. Yeni keşif, terin dolayısıyla kokunun da aynı şekilde bir iletişim aracı olduğu.

Bu araştırma neye yol açtı?
- Mesela bazı markalar MR cihazlarına havalandırma sistemi koymaya başladılar. Bir sonraki, bir öncekinin terinin kokusunu alıp, korkmasın diye. Biz bu araştırmayla, ilk hissimizin, ilk iletişimimizin, kokuyla gerçekleştiğini keşfettik. Bebek annesinin memesini, sütün kokusuyla buluyor. O yeni doğmuş haliyle bile memeye doğru tırmanmaya başlıyor. Bu araştırma elde edilen bilgileri savaşlarda dahi kullanabilirsiniz, atacağınız korku-koku bombasıyla, insanların korkmasını sağlayabilirsiniz.

Alışveriş merkezleri tüketimi arttıran kokular kullanıyor mudur?
- Olabilir. Ama bulmuşlarsa bile, kimseye söylemezler. Biz başka bir araştırma yaptık. Suyu nasıl daha az kullanabiliriz diye. Amacımız, banyoda kaldığınız 10 dakikayı, size 20 dakika gibi algılatıp, sudan tasarruf etmekti. Zaman duygunuzla oynamak...
Sonuç ne oldu?
- Önce kokusuz denedik, sonra nane ve biberiyeyle. Ve fark ettik ki, biberiye kokusu, insandan zamanın daha çabuk geçtiği duygusunu uyandırıyor. Bunun mantıkla alakası yok, böyle. Adam başına birkaç dakika su tasarrufu olsa, milyonlarca insanda muazzam bir fark yaratır.


Mutluluğun, tutkunun ya da şehvetin kokusu var mı?
- Henüz bilmiyoruz. Araştırmalar sürüyor. Bildiğimiz şu: Daha çok negatif duygular bilgi taşıyor. Çünkü negatif şeyler tehlikeli. Mutlulukta, kendimizi korumayı gerektirecek bir durum yok. Ama negatif şeylerde var. Bütün dillerde, pozitif kelimeler o dilin sadece yüzde 33’ünü, negatif kelimeler ise yüzde 67’sini oluşturuyor. Pozitif şeylerle karşılaştığımızda, detaylı değil, genel şeyler düşünüyoruz. Oysa negatif şeylerle karşılaştığımızda daha analitik düşünmeye başlıyoruz. Üstelik hava bulutluyken, kapalıyken de aynı şey geçerli. O yüzden de Kuzey ülkelerinin insanları daha bireysel, daha analitik, güneylilerse daha sosyal, genel ve daha mutlu.

Loading...