Ankara’nın kalbinde, iki yıl önce vahşice düzenlenen silahlı saldırıyla aramızdan koparılan eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’i saygı ve rahmetle anıyoruz. Bu hain suikast, sadece bir insanın yaşamını değil, ülkemizin adalet ve güvenlik sistemine olan inancını da derinden sarsan bir kara lekedir.
Adaletin Gerekliliği ve Siyasi Sorumluluk
Sinan Ateş’in katledilmesi, yalnızca tetiği çeken kişilerin değil, bu suikastın arkasındaki iradenin de sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Hiçbir siyasi görüş ya da ideolojik farklılık, bir insanın hayatına kastetmeyi meşru kılmaz. Ancak, bu cinayetin arkasındaki güçlerin siyasi bağlantılarla örtbas edilmek istendiğine dair güçlü emareler bulunmaktadır. Bu durum, yalnızca failleri değil, ülkemizi yönetenlerin sorumluluklarını da gözler önüne sermektedir.
Yozlaşmanın Gölgesinde Bir Yönetim
Türkiye, ne yazık ki hukukun üstünlüğünün yerine mafyatik düzenlerin hüküm sürdüğü bir yönetim anlayışına teslim olmuştur. Kara para aklama, faili meçhul cinayetler ve yozlaşmış siyasi ilişkiler gibi gayrimeşru pratikler, toplumu derinden yaralamaktadır. Sinan Ateş cinayeti, bu çürümüş düzenin acımasız yüzlerinden biridir.
Adaletin işlemediği bir ülkede, bireylerin güven içinde yaşaması mümkün değildir. Sinan Ateş cinayetinde failler ve azmettiriciler yargılanmadığı sürece, adaletin tesisi mümkün olmayacak ve toplum vicdanı kanamaya devam edecektir.
Toplumsal Vicdan ve Adalet Mücadelesi
Bu suikast, yalnızca bir insanın yaşamına değil, toplumsal vicdanımıza da sıkılmış bir kurşundur. Ancak, tüm çabalara rağmen bu olayın üzeri örtülemeyecektir. Adaletin yerini bulması için verdiğimiz mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz. Sinan Ateş’in ailesine ve sevenlerine sözümüz, bu davayı unutmamak ve unutturmamaktır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve ülküleri doğrultusunda, sorumlular hesap verene kadar bu mücadelenin takipçisi olacağız.
Sinan Ateş’i bir kez daha rahmetle anıyor, ailesine sabır ve metanet diliyoruz. Adalet er ya da geç tecelli edecek!